RUHUN YENİDEN İNŞASI

Ruh, insana hayat veren ve onu düşünen, anlayan, idrak eden, maddî olmayan, ölümsüz varlık. Can, nefes, öz, nefis, ilham, vahiy, Cebrail vb. anlamları vardır.
Ruh kavramı, insanın yaşam ve var oluşuyla ilişkilendirilmiş, tarih boyunca üzerinde durulmuş, hakkında çeşitli açıklamalar getirilmiş ve tezler ileri sürülmüştür. Ancak, ruhun madde dışı bir yapıya sahip olması onun tanımlanmasını imkânsız kılmakta ve ileri sürülen görüşleri askıda bırakmaktadır. Ruh, birçok felsefi ekole göre, bedeni ayakta tutan hayat kuvvetinden ibaret sayılmayıp, bizzat nefsin kendisidir.
İnsanlık tarihi boyunca, maddî özelliklerden tamamen somutlanmış bir ruh kavramının varlığı değişik topluluk ve kültürlerce kabul görmüştür. Cismanî cesetten farklı, onun içine yerleşmiş maddesiz ve ölümsüz bir varlığın bulunduğuna inanılmıştır.
Günümüzde insan, modernleşme çabaları ile bireye dönüşmüş inanç, ilke ve değerlerden yoksun kalabalıklar içerisinde sorunlu, bunalımlı ve yalnız birey niteliğini almıştır. İçinde yaşadığımız toplumsal yaşamda birey; kendisine yön verecek, hayatını yapılandıracak bilgi ve modele ihtiyaç duymaktadır.
Bireyin kişilik ve ruh sağlığı sorunlarının temelinde akıl, ruh ve davranış bütünlüğünün ilişkilerinde sağlıklı bir şekilde yapılanmaması ve hayatın içerisinde örnek alabileceği bilge, lider ve model şahsiyetlerden yoksun olmasına bağlayabiliriz. Birey her şeyden önce kendisiyle temas kurarak kendine dokunmalı ve sorgulamalıdır. Hadiste “Kendini bilen rabbini bilir.” buyruluyor. İnsanın kendini tanımaya çalışması şart. Kendimizden giderek ona ulaşacağız!
Kendini tanıma ve anlama yolculuğunda ruhunun derinliklerine doğru yol alarak sabırla, bilincini ve vicdanını harekete geçirerek, iç huzur ve farkındalık geliştirme çabası ortaya koymalıdır.
Bireyin kendini geliştirme, farkındalık arttırma çabası değişiminin ve dönüşümünün kaynağını oluşturmaktadır. Birey kendi iç kaynaklarını harekete geçirerek, var olmaya doğru duygu, düşünce ve davranış bütünlüğünü ortaya koyan insana dönüşecektir.
“İrade” gerçeği ise, başlı başına bir harikadır. Seçmek, karar vermek, ayırmak, istemek, reddetmek, bilgisiz bir et yığınının yapacağı işler değildir. En mükemmel uzuv olan beynin, irade sahibi olmasını sağlayan ruhtur.
Kişilik, kimlik gibi kavramların yerini statü, para ve satın alınan mal veya mülk almıştır. İnsanlar toplum hayatı içerisinde var olmakla değil sahip oldukları ile yer edinme çabası içerisine girmişlerdir.
İnsan var oluş temelini akıl, ruh ve inancından aldığı kaynaklarla oluşturabilmekte, bu kaynakları keşfedebilme, anlama seviyesine bağlı olarak, hayatına olumlu yön verebilmektedir.
İnsan modern dünya düzeni karşısında, kendisini yeniden tanımlama ve oluşturma arayışı ile tüketen bir değer değil, üreten bir değer olmalıdır.
İnsan, mutluluğu güven duygusuyla içsel huzurda yakalayarak, yaşadığı ortamda pozitif bir değer olup, sorun değil çözüm kaynağıdır. İçinde yaşadığı topluma güvenli, cesur ve girişimci duruşuyla yön vererek insanlığın yeniden yapılanma sürecinde model davranışlar ortaya koyar. Böylece sosyal bir varlık olarak sadece kendinin değil insanlığın sorunlarına çözüm bulabilir.
İnsanlık topluluğunda hoşgörü, barış, huzur ve adaletin yeniden inşa sürecinde kendinden başlayarak sahip olma yerine var olma arayışı içerisinde olan, bireyden insana dönüşen şahsiyetler olabilmek dileğiyle…
MURAT ERTAN
EĞİTİM BİLİM UZMANI
İLETİŞİM UZMANI