TARİHİ ANEKDOTLAR
Efendimiz(sav.) sahabelerine bir ikram sırasında hizmette bulunurken, uzaklardan gelen bir atlı yanlarına yaklaşarak:
Efendimiz (sav.) bu soruya, gurur olur endişesiyle “benim” diye cevap vermedi.
Ve o anda sahabelerine hizmet etmekte olduğundan, asırlar boyunca yankılanan ve aynı zamanda atlı adama cevap niteliği taşıyan şu sözlerle mukabele etti:
Cumhuriyet’in ilanından sonra, İstanbul’da bir resepsiyon verilir.
Tüm dünya ülkelerinin elçileri ve ataşeleri de davet edilir.
Davet güzel bir şekilde devam etmektedir, fakat İngiliz ataşesi olan binbaşının bakışları Mustafa Kemal’in gözünden kaçmaz.
Bütün davet boyunca kendisine dik dik bakmıştır ve bakmaya devam etmektedir.
Ne olduğunu öğrenmek için yaverini gönderir. Yaver, Mustafa Kemal’e şöyle der:
Bunun üzerine Mustafa Kemal şöyle der:
İncili Çavuş, Osmanlı elçisi olarak Fransa Kralı’na gönderildiğinde, elbiselerinin bazı yerlerinde yama varmış.
Kral, bunları görünce dayanamayıp:
Beni de sana göndermelerinin hikmeti bu olsa gerek.
Abbasi Halifesi Me’mun, İmam-ı Azam’ı, Kûfe’ye “kadı” tayin etmek istiyordu. İmam-ı çağırdı ve bu niyetini açıkladı.
İmam-ı Azam yönetimin yanlışlıklarına âlet olmamak için bu teklifi kabul etmedi.
Halife’ye, “Ben kadılık yapamam.”diye cevap verdi. Halife:
Eğer “yapamam” dediğim zaman doğru söylüyorsam, bu defa sözümün gereği olarak kadılık yapamam. O halde her iki durumda da kadılık yapamam.
İmam-ı Azam’ın bu tarihî cevabı, mantık ilmine bir delil, önemli bir örnek olarak eserlerde geçmiştir.
Yavuz Sultan Selim Han döneminde, İran hükümdarı Şah İsmail, kıymetli mücevherlerle dolu bir hediye sandığını Hünkâra gönderiyor.
Sandık açılır, içinden çeşit çeşit değerli taşlar, kıymetli atlas, kadife kumaşlar çıkar. Sonra, sandık açılır açılmaz etrafa kötü bir koku yayılır.
Önce nadide mücevherlerle dolu sandıktaki bu kötü kokuya hiçkimse bir anlam veremez. Sonra mesele anlaşılır, sandığın dibine insan dışkısı doldurulmuştur. Şah İsmail aklı sıra, cihan padişahına hakaret etmektedir.
Cihan padişahı emir verir:
“Herkes düşünsün, bu edepsizliğe Osmanlı’nın şanına yakışacak şekilde bir karşılıkta bulmalıyız.” Daha sonra çözümü yine kendisi bulur.
Değerli mücevher ve kumaşlarla süslü bir sandık hazırlatılır. Sandığın içine, o zamanın nefis gül kokulu lokumlarından hazırlanmış bir kutu yerleştirir. Kutunun altına da bir satırlık yazıdan ibaret not yerleştirilir. Hediye sandığı itina ile süslendikten sonra Şah İsmail’e gönderilir.
Sandık, Şah’ın huzurunda açılır açılmaz etrafa mis gibi gül kokusu yayılır. Mücevher ve benzeri hediyeler takdim edildikten sonra, Osmanlı elçisi, Şah’ın tedirgin olmaması için “önce kendisi tatmak kaydıyla” büyük bir saygı ve nezaketle, Şah İsmail’e lokumdan ikram eder.
Sonra görevliler, huzurda bulunanlara teker teker lokumdan ikram etmeye başlarlar.
Şah bu olup bitenlere bir anlam veremez. Osmanlı elçisi, Şah’ın şaşkınlığını gidermek için lokum kutusunun altına iliştirilmiş mütevazı pusulayı uzatır.
Pusulayı okuyan Şah’ın yüzünde bu sefer şaşkınlığın yerini büyük bir utanç ifadesi alır
İngiltere Kralı George ile görüştüğü sırada, Gandhi’nin üzerinde her zamanki gibi beyaz örtüsü vardır.
Davetten çıkınca bir gazeteci sorar:
Diyojen’e sorarlar:
Diyojen:
Barış Manço Fransa’da bir televizyon kanalının canlı yayınına konuktur. Küstah bir spiker vardır ve Barış Manço ile dalga geçmektedir. Sürekli “İşte Türk, yani barbar, vahşi vs.” demektedir.
Barış Manço daha fazla dayanamaz ve spikere:
Bu soruya spiker şaşırır ve:
Barış Manço ısrar edince spiker cebindeki kağıt paraları çıkartır.
Bu şarkının bir bölümü şöyledir:
“Beş Akif-Bir Saat Kulesi, İki Kule-Bir Fatih, Beş Fatih Bir Mevlana, İki Mevlana Bir Sinan”
(Barış Manço/ Anahtar Şarkısı/ Darısı Başınıza Albümü/ 1992).
Bu şarkı bir matematik sorusudur ve şarkıda adı geçen kişiler, o dönemdeki Türk parası olan banknotların arkasında fotoğrafı olan kişilerdir…
Barış Manço, spikere sorar:
Spiker:
Barış Manço, diğer paralardaki fotoğrafları olan kişileri de sorar. Spikerin verdiği cevaplar hep aynıdır: “General, Amiral, Komutan…”
Spikerin bu “falanca General, falanca Amiral, falanca Komutan” cevabından sonra bu sefer de Barış Manço cebinden Türk paralarını çıkarır ve der ki:
Barış Manço’nun bu müthiş cevabından sonra televizyon yöneticileri canlı yayını keserler ve spikeri yayından alırlar. Başka bir spiker gelir ve canlı yayın yeniden başlar.
Yeni spiker Barış Manço’dan ve Türklerden özür diler, programa böylece devam edilir…
Osmanlı-Rus Savaşı’nda Nene Hatun 3 aylık bebeğini bırakıp cephede savaşa katılır.
Nene Hatun tarihin kulağına küpe olacak şu sözleri söyler: